top of page

Mutluluğu Yanlış Yerde Mi Arıyoruz?

Yale University- The Science of Well-Being (İyi Oluş) Eğitim Notları- I


Mutluluğun tanımı, kişiden kişiye ve hatta günden güne anlık ve kronik ihtiyaçlarımıza göre değişebilmektedir. Ancak son yıllarda mutluluk tanımlarımız belki de hiç olmadığı kadar değişkenlik göstermekte ve mutlu olmamız için "gerekenler", bakışlarımızı çevirdiğimiz her noktada biraz daha çoğalabilmektedir. "Keyif almak" ve "sahip olmak" ifadeleri, mutluluğa giden yolu tarif ederken en çok kullandığımız ifadeler arasında yer alıyor. Bununla birlikte bizi keyif almanın "belirli yollarına" yönlendiren, sahip olmamız "gerekenleri" her saniye bizim isteğimiz dışında önümüze getiren bir düzende neyin bizi sahiden mutlu edebileceğine, neye sahiden ihtiyacımız olduğuna nasıl karar verebiliriz?


Yapılan araştırmalar, keyifli ve iyi bir hayattan ziyade anlamlı bir hayatın mutluluk seviyemizi olumlu yönde daha çok etkilediğini göstermektedir. Bu konuya eğilen araştırmacılar birtakım soruların peşine düşmüş ve bizim mutluluğu nasıl da yanlış yerlerde aradığımızı bilimsel çalışmalar ışığında bize göstermişler, ancak bilmek, uygulamak için her zaman yeterli olmuyor ne yazık ki.


Şimdi o sorulara ve araştırmalar sonucunda ulaşılan cevaplara biraz daha yakından bakalım:


Harika eşyalar (kıyafet, ev, araba vb.) almak bizi mutlu ediyor mu?

- Hayır. Aksine bu eşyaları aramak mutluluk seviyemizde negatif bir etkiye yol açıyor.


Gerçek aşk bizi sahiden daha mutlu eder mi?

- Başlangıçta edebilir ancak zamanla başlangıç noktamıza geri döneriz.


Güzellik bizi daha mutlu eder mi?

- Hayır, güzelliğe dair hedeflere ulaşma çabası iyi oluşumuzu negatif yönde etkiler.


Bu araştırma sonuçlarının kimler için geçerli olduğu, hangi popülasyona genellenebilir olduğu da önemli bir soru. Ancak görünen o ki mutluluğa dair ulaşılan bu sonuçlar birçok kesime genellenebilir durumda.


Para ve yaşam doyumuna ilişkin yapılan araştırmalar, yoksul ülkelerde maddi kazanımla birlikte mutluluk ve yaşam doyumun kaçınılmaz olarak arttığını ancak temel ihtiyaçların rahat karşılanabildiği bir noktanın üzerinde kazanılan paranın iyi oluşa herhangi pozitif bir etkisinin olmadığını ortaya çıkarmaktadır.


Daha çok paranın, daha çok ihtiyacı karşılama ve ihtiyaçları karşılamanın da ötesinde istediğimiz birçok şeyi alabilme, bize sıkıntı veren birçok şeyden uzaklaşabilme imkanını da sağladığı düşünülmekte ve bütün bunların iyi oluşumuzda olumlu bir etkisinin olacağı beklenmektedir. Ancak mutluluk araştırmaları, bize neyin ne kadar olumlu veya olumsuz hissettireceğine ilişkin tahminlerimizin sıklıkla hatalı olduğunu göstermektedir.


Peki, beklentilerimiz ve tahminlerimiz neden bu kadar hatalı?


1. Yanlış İsteme

Yanlış isteme ile kastedilen, gelecekte neyden ne kadar hoşlanacağımıza ilişkin yanılsamamızdır.

Peki, yanlış istemeye neler yol açıyor?


Seçtiğimiz Referans Noktaları

Bizi nelerin daha mutlu edeceğine, bize nelerin daha iyi veya kötü geleceğine ilişkin tahminlerimiz sıklıkla çevremizde olup bitenlerden, gördüklerimizden, duyduklarımızdan ve bulunduğumuz konumun diğer insanlara kıyasla nasıl değerlendirildiğinden etkilenmektedir.

Örneğin, olimpiyat sporcuları üzerinde yapılan bir araştırmanın sonuçları bronz madalya kazananların gümüş madalya kazananlardan daha mutlu olduğunu ortaya çıkarmış. Mevcut konumundan ziyade kişinin hangi konumda yer alabileceğine odaklanması iyi oluşunda önemli bir etki yaratabilmektedir. Kişinin kendisini kıyasladığı, referans noktası olarak aldığı yere göre mutluluk seviyesi artabilir de azalabilir de.


Kendimizi iki çeşit referans noktasına göre değerlendirme eğilimindeyiz.


Referans Noktası 1: Daha önce yaptıklarımız, yapabildiklerimiz, kendimizi geçmiş versiyonumuzla kıyaslama.


Referans Noktası 2: Diğer insanların neler yaptıkları, sosyal kıyaslama.


Kendimizi geçmiş versiyonumuzla kıyaslarken bugünümüzde var edebildiklerimizden ziyade geçmişte daha iyi olduğumuz, bugünümüzde yer almayan ama geçmişte sahip olduğumuz şeylere odaklanma eğilimi gösterebiliyoruz. Buna ek olarak uzun yıllardır çektiğimiz fotoğraflara uygulayabildiğimiz filtreler de geçmişe dönüp baktığımızda yanıltıcı bir etkiye sebep olabiliyor. Aslında o anda nasıl göründüğümüze ilişkin objektif bir görsele ulaşamayarak geçmişteki görünümümüzün bugünkü halimize kıyasla çok daha güzel, çok daha çekici olduğu yanılsamasına kapılabiliyoruz, yaş almakla ilgili kaygılarımızı ve ön yargılarımızı besleyebiliyoruz.


Sosyal medyanın üzerimizde yarattığı diğer bir olumsuz etki ise mevcut duygu durumumuzu hiçbir şekilde yansıtmayan paylaşımlar da bulunmamız. Eğer ki mevcut durumumuzu geçmiş versiyonumuzla kıyaslarken sosyal medyayı bir araç olarak kullanıyorsak bu tarz noktalara dikkat etmemizde fayda var. Değerlendirme kriterlerimize neleri dahil ettiğimiz, nelerin değerini azalttığımız veya yücelttiğimiz de oldukça önemli bir nokta. Bu kriterleri nasıl, ne zaman, kimin/kimlerin etkisi altında belirledik? Cevaplanması gereken birçok soru var.


Diğer insanlarla kendimizi kıyaslamak ise gün içinde bilinçli veya bilinçsiz en çok düştüğümüz kuyulardan bir tanesi. Bu kıyaslamanın sonucunda kendimize yeni yeni ihtiyaçlar yaratabiliyor, mevcut durumumuzda daha önce hissetmediğimiz “eksiklikler” bulabiliyor, halihazırda alabildiğimiz keyfi sıfırlayabiliyoruz. En çok baktığımız, izlediğimiz, takip ettiğimiz kişiler, evler, arabalar, hayatlar, bizim için referans noktasına dönüşüyor ve eksik hissediyoruz. Aslında ne istediğimiz veya neye ihtiyacımız olduğundan ziyade birilerine göre hangi noktada bulunduğumuzu değerlendirmek, iyi oluşumuza, mutluluğumuza katkı sağlayabilecek fırsatlardan yararlanmamızın da önüne geçebiliyor.


Üniversite öğrencileriyle yapılan bir çalışmada, öğrencilere bir sınav aracılığıyla dönem sonu notları üzerinden bir harf notu yükseltme şansı tanınıyor ancak öğrencilerin çoğu bu seçeneği kullanmak istemiyorlar. Sınıfın not ortalamasının yükselmesi ihtimali, öğrenciler için bir tehdit oluşturuyor. Kendi notlarının yükselebilmesi ihtimalindense sıralamada daha aşağıda kalma ihtimalleri verdikleri kararda belirleyici oluyor.

Bu durum yalnızca mal, mülk ve kariyer için değil sevgilimiz, eşimiz için de geçerli olabiliyor. Öyle ki fiziksel güzelliğiyle ön plana çıkan kişilere bakmanın, sevgilimizi daha az çekici bulmamıza sebep olduğuna dair araştırmalar da bulunmaktadır ve biliyoruz ki her zaman “daha çekici”, “daha güzel”, “daha prestijli” birileri muhakkak ki vardır. Dolayısıyla bizi “daha”ların peşine nelerin düşürdüğünü tespit etmek oldukça önemli görünüyor.


Diğer yanılsamalar ve olası çözümler bir sonraki yazıda :)


İlgili Kaynaklar

Jachimowicz & McNerney (2015). Should Governments Nudge Us to Make Good Choices? Scientific American.

Gilbert et al. (1998). Immune neglect: A source of durability bias in affective forecasting. Journal of Personality and Social Psychology, 75, 617-638.

Diener & Oishi (2000). Money and happiness: Income and subjective well-being across nations. Culture and Subjective Well-Being, Cambridge, MA: MIT Press.

Kahneman & Deaton (2010). High income improves evaluation of life but not emotional well-being. PNAS, 107(38), 16489-16493.

New York Times. Economic diversity and student outcomes at Yale University.

Lucas et al. (2003). Reexamining Adaptation and the Set Point Model of Happiness: Reactions to Changes in Marital Status. Journal of Personality and Social Psychology, 84(3), 527-539.

Jackson et al. (2014). Psychological changes following weight loss in overweight and obese adults: A prospective cohort study. PLOS, 9(8): e104552.

von Soest et al. (2012). Predictors of cosmetic surgery and its effects on psychological factors and mental health: a population-based follow-up study among Norwegian females. Psychological Medicine, 42(3), 617-626.

Levine et al. (2012). Accuracy and artifact: Reexamining the intensity bias in affective forecasting. Journal of Personality and Social Psychology, 103(4), 584-605.

Gilbert & Wilson (2000). ”Miswanting: Some problems in the forecasting of future affective states.” In Thinking and feeling: The role of affect in social cognition. New York, NY: Cambridge University Press. Pages 178-197.

Medvec et al. (1995). When less is more: Counterfactual thinking and satisfaction among Olympic medalists. Journal of Personality and Social Psychology, 69(4), 603–610.

Clark and Oswald (1996). Satisfaction and comparison income. Journal of Public Economics, 61(3) 359-381.




  • Grey Twitter Icon
bottom of page